(UYGURCA)
OĞUZ DESTANI
(Anadolu Türkçesine Tercümesi)
Oğuz-Han'ın doğuşu:
1 . ...Olsun dediler.
Onun resmi işte budur:
2 . Ondan sonra da yine,sevinç,neş'e buldular.
Yine günlerden bir gün :
3 . Aydın oldu gözleri, renklendi, ışık doldu,
Ay Kağan'ın o gündü, bir erkek oğlu oldu.
4 . Gömgök, gök mavisiydi, bu oğlanın yüz rengi,
Kıpkızıl ağızıyle, ateş gibiydi benzi.
5 . Al al idi gözleri, saçları da kapkara!
Perilerden de güzel, kaşları var ne kara!
6 . Geldi ana göğsüne, aldı emdi sütünü,
İstemedi bir daha, içmek kendi sütünü!
7 . Pişmemiş etler ister, aş, yemek ister oldu!
Etraftan şarap ister, eğlenmek ister oldu!
8 . Ansızın dile geldi, söyler konuşur oldu!
Kırk gün geçtikten sonra, yürür oynaşur oldu!
9 . Öküz ayağı gibi, idi sanki ayağı!
Kurdun bileği gibi, idi sanki bileği!
10 . Benzer idi omuzu, tıpkı samurunkine!
Göğsü de yakın idi, koca ayınınkine!
11 . Bir insan idi, fakat, tüylerle dolu idi!
Vucudunun her yeri, kıllarla dolu idi!
12 . Güder at sürüleri, tutar atlara biner!
Daha bu yaşta iken, çıkar avlara gider!
13 . Geceler günler geçti, nice seneler doldu!
Oğuz da büyüyerek, yahşi bir yiğit oldu!
Oğuz'un gençliği :
Bu çağda! Bu yerde!
14 . Bir büyük orman vardı, Oğuz yurdundan içre,
Ne nehir, ne ırmaklar, akardı bu orman içre.
15 . Ne çok av hayvanları, ormanda yaşar idi,
Ne çok av kuşlarıda, üstünde uçar idi!
16 . Ormanda yaşar idi, çok büyük bir gergedan,
Yer idi yaşatmazdı, ne hayvan, ne de insan!
17 . Basarak sürüleri, yer idi hep atları,
Zahmet verir insana, alırdı hayatları!
18 . Vermedi hiç bir defa, insanoğluna aman,
Öyle bir canavar ki, işte böyle çok yaman!
19 . Oğuz Kağan derlerdi, çok alp bir kişi vardı,
Avlarım gergedanı, diye o yere vardı.
20 . Kargı, kılıç aldı, kalkan ile ok ile,
Dedi, gergedan artık, kendisini yok bile!
21 . Ormanda avlanarak, bir geyiği avladı,
Söğüt dalıyla onu, bir ağaca bağladı.
22 . Döndü gitti evine, sabah olmadan önce,
Tanın ağarmasıyla, geyiğine dönünce,
23 . Anladı ki gergedan, geyiği çoktan yuttu,
Geyiğin yerine de, yeni bir ayı tuttu.
24 . Çıkararak belinden. Hanlık altın kuşağı,
Ayıyı astı yine, o ağaçtan aşağı.
25 . Yine sabah olmuştu, ağarmıştı artık tan,
Geldi, baktı ki almış ayısını gergedan.
26 . Artık bu durum onu can evinden vurmuştu,
Ağaca kendi gidip, tam altında durmuştu!
27 . Gergedan geldiğinde, Oğuz'u görüp durdu,
Oğuz'un kalkanına, gerilip bir baş vurdu!
28 . Kargıyla gergedanın, başına vurdu Oğuz!
Öldürüp gergedanı, kurtardı yurdu Oğuz!
29 . Keserek kılıcıyla, hemen başını aldı,
Döndü gitti evine, iline haber saldı!
30 . Yine bir gündü gitti, gördü orda bir sungur,
Konmuştu gergedanın, barsağını yer durur.
31 . Yayıyla bir ok attı, ok sunguru öldürdü,
Kesti başını sonra, kendi kendine dedi :
32 . Gergedan hem geyiği, hem de ayıyı yedi,
Öldürdü kargım onu, çünkü bu bir demirdi!
33 . Koskoca gergedanı, bir küçücük sungur yedi,
Ok, yay öldürdü onu, çünkü bu bir bakırdı!
34 . Yine günlerden bir gün :
Oğuz'un göğün kızı ile evlenmesi :
Oğuz Kağan bir yerde, Tanrıya yalvarırken :
35 . Karanlık bastı birden, bir ışık düştü gökten!
Öyle bir ışık indi, parlak aydan, güneşten!
36 . Oğuz Kağan yürüdü, yakınına ışığın,
Oturduğunu gördü, ortasında bir kızın!
37 . Bir ben vardı başında, ateş gibi ışığı,
Çok güzel bir kızdı bu, sanki Kutup yıldızı!
38 . Öyle güzel bir kız ki, gülse gök güle durur!
Kız ağlamak istese, gök de ağlaya durur!
39 . Oğuz kızı görünce, aklı gitti beyninden,
Kıza vuruldu birden, sevdi kızı gönlünden,
Kızla gerdeğe girdi, aldı dilediğinden.
40 . Gebe kalmış idi kız, gün geceler dolunca,
Gözleri aydın oldu, üç oğlancuk doğunca.
41 . Birinci oğlancuğa, Gün adını koydular.
İkinci oğlanaysa, Ay adını buldular,
Yıldız olsun üçüncü, diye memnun oldular!
Oğuz'un yerin kızı ile evlenmesi :
42 . Ava gitmişti bir gün, ormanda Oğuz Kağan,
Gölün ortasında bir, tek ağaç uzuyordu,
43 . Ağacın koğuğunda, bir kız oturuyordu.
Gözü gökten daha gök, bu bir Tanrı kızıydı,
Irmak dalgası gibi, saçları dalgalıydı.
Bir inci idi dişi, ağzında hep parlayan,
44 . Kim olsa şöyle derdi, yer yüzünde yaşayan :
'Ah! Ah! Biz ölüyoruz! Eyvah! Biz ölüyoruz!'
45 . Der, bağırır dururdu!
Tıpkı tatlı süt gibi, acı kımız olurdu!
46 . Oğuz kızı görünce, aklı başından gitti,
Nedense yüreğine, kordan bir ateş girdi.
47 . Gönülden sevdi kızı, tutup aldı elinden,
Kızla gerdeğe girdi, aldı dilediğinden.
48 . Birinci oğlancuğa, Gün adını koydular,
İkinci oğlanaysa, Ay adını buldular,
49 . Deniz olsun üçüncü, diye memnun oldular.
Oğuz bunu duyunca, ilinde soy soylattı,
50 . Toy yaptı, şölen verdi, çok büyük toy toylattı!
Yarlık verdi iline : ...
( E k s i k )
Oğuz-Han'ın, Türklerin 'Büyük Kağanı' olması :
51 . Emir verdi Oğuz Han, kendinin iç iline,
Toplandı halk sözleşti, koştu onun eline.
52 . Oğuz kırk masa ile, sıra dizdirmiş idi,
Türlü şaraplar ile, aşlar pişirtmiş idi.
53 . Halk oturdu sofraya, ne kımızlar içtiler,
Ne şaraplar içildi, ne tatlılar yediler.
54 . Toy bitince Oğuz Han, verdi şu buyruğunu ;
'Ey benim beğlerimle ilimin ey budunu!'
55 . Sizlerin başınıza, ben oldum artık kağan,
Elimizden düşmesin, ne yayımız ne kalkan!
56 . Damgamız olsun bize, yol gösteren bir hayvan!
Alpler olun savaşta, Bozkurt gibi uluyan!
57 . Demir kargılar ile, olsun ilimiz orman!
Av yerlerimiz dolsun, vahşi at ile kulan.
58 . Yurdumuz ırmaklarla denizler ile dolsun.
Gökteki güneş ise yurdun Bayrağı olsun,
59 . İlimizin çadırı, yukarıdaki gök olsun,
Dünya devletim olsun, halkımızda çok olsun!
60 . Ayrıca emir yazdı, dört tarafa Oğuz Han,
Bildirdi elçilere, öğrendi bunu her yan.
61 . Oğuz bu bildirisinde, buduna şöyle dedi :
Madem ki Uygurların, benim büyük Kağanı,
62 . O halde sayılırım, ben bir dünya Kağanı,
Bana bağlıdır artık, dünyanın her dört yanı.
63 . Bana itaat etmek, sizlerden dileğimdir,
Benim ağzıma bakıp, durmanız isteğimdir!
64 . Bana kim baş eğerse, alırım hediyesin,
Dost tutarım onu ben, her zaman bana gelsin!
65 . Kim ki ağzıma bakmaz, baş tutar olur bana!
Ordumu çıkarırım, o düşman olur bana!
66 . Derim, bir baskın yapıp, ezeyim bastırayım!
Yok edeyim ben onu, ezeyim astırayım!
67 . Yine o çağlarda idi :
68 . Altun Kağan adında, başka bir Kağan vardı,
Elçisini gönderip, Oğuz Kağan'a vardı.
69 . En nadir yakutlarla, altın gümüşler sundu,
Mücevherler gönderdi, saygı gösterip durdu.
70 . En iyi hediyeyi, sunarak dostluk kıldı.
Baş eğdi Oğuz Han'a, hem de mutluluk kıldı.
Oğuz Han'ın Batıda İ d i l boyu akınları :
71 . Urum Kağan derlerdi, ulu büyük bir kağan,
Oğuz'un komşusuydu, sol yanında oturan.
72 . Kentleri çok çok idi, sayısız orduları,
Dinlemezdi Oğuz'dan, giden buyrultuları.
73 . Gitmez idi ardından, direnir durur idi,
'Sözünü tutmam!' Diye, söylenir durur idi.
74 . Yarlık gönderdi Oğuz, yarlığın dinlemedi,
Oğuz başına koydu, yok edeyim ben dedi!
75 . Oğuz yola çıkarak, bayraklarını açtı,
Muz-Dağ eteklerini, kırk günden sonra aştı.
76 . Çadırları kurdurup, derin uykuya daldı.
Tan ağırıyordu ki, çadıra ışık daldı.
77 . Bir erkek kurt göründü, ışıkta soluyarak!
Bir kurt ki gök yeleli! Bir kurt ki gömgök tüylü!
78 . Döndü bu kurt Oğuz'a, tıpkı bir insan gibi!
Ağzından sözler döktü, tıpkı bir lisan gibi!
79 . Dedi : 'Ey! Ey! Oğuz ey! Bilirim ne dilersin!
'Urum'un illerinde, savaş yapmak istersin!
80 . 'Ey Oğuz! Askerini, ben kendim güdeceğim!
'Ordunun en önünde, ben de yürüyeceğim!'
81 . Toplattı çadırını, Oğuz duyunca bunu,
Ordusuna gidince, hayretle gördü şunu :
82 . Bir büyük erkek bir kurt, askere öncü gibi!
Gök tüyü gök yelesi, yolveren izci gibi!
83 . Yürür durur önlerden!
Nihayet durdu bir gün, neçe sonra günlerden,
84 . Duruverdi Oğuz'un, ordusu da ardında,
Bir nehir vardı burda, İdil-Müren adında.
85 . Savaş başladı birden, nehrin kıyılarında,
Ok ile, kargı ile, Kara-Dağ sırtlarında.
86 . Askerler arasında, çok çok vuruşgu oldu,
Halkın gönlü bunaldı, kalplere kaygu doldu.
87 . Bu vuruşma, döğüşme, öyle yaman oldu ki,
İdil-Müren'in suyu, kıp kızıl kanla doldu!
88 . Oğuz Kağan başardı, Urum Kağan da kaçtı,
Kağanlığını aldı, halkı iline kattı.
89 . Oğuz Han'ın Otağı, ganimetlerle doldu,
Ölü, diri ne varsa, onun tutsağı oldu.
Oğuz-Han'ın K ı p ç a k akını :
90 . Uruz adlı kardeşi, vardı Urum Kağan'ın,
Uruz - Beğ'in oğlu da, kurtarıverdi canın.
91 . Uruz - Beğ göndermişti, oğlunu bir şehire,
Dağ başında kurulmuş, gizlenmiş bir nehire.
92 . Uruz - Beğ dedi ona : 'Kenti korumak gerek!
' Vuruş bitinceye değ, şehri saklamak gerek!
93 . ' Vuruş bittikten sonra, halkını al gel ! ', dedi.
Oğuz bunu duyunca, ne içti ne de yedi.
94 . Oğuz aldı ordusun, hemen bu şehre yetti.
Uruz - Beğ'in oğlundan, Oğuz'a elçi gitti.
95 . Çok, çok altın gümüşle, hediye inci gitti.
96 . Dedi : ' Ey Oğuz Kağan ! ' Sen benim kağanımsın !
Babam bu kenti verdi, dedi : ' Sen benim oğlanımsın ! '
97 . ' Sakla bu kenti bana, bunu korumak gerek !
' Vuruş bitinceye değ, şehri saklamak gerek ! '
98 . ' Harpten sonra kentini, al emrine bana gel ! '
Bu Uruz - Beğ'in oğlu, sözüne devam etti :
99 . ' Düşmanı ise eğer, Oğuz Kağan'ın babam,
' Beni hiç suçlamayın, suçluysa eğer atam ! '
100 . ' Ben seninleyim her an, emrine bağlanmışım,
' Emrini emir bilip, sana bel bağlamışım ! '
101 . ' Kutumuz olsun sizin, kutlu devletinizin,
' Soyumuzdandır bizim, tohumu neslimizin ! '
102 . ' Tanrı buyurmuş size, yeryüzünü al diye ! '
' Başımla kutumu da, veriyorum al diye ! '
103 . ' Hediyeler gönderip, vergini sunacağım,'
' Dostluktan çıkmayacak, karşında duracağım ! '
104 .
(Devam edecek)
Bu Destan, Türk Tarih Profesörü
Prof.Dr. Bahaeddin ÖGEL'in
Türk Tarih Kurumu Yayınları'ndan çıkan,
TÜRK MİTOLOJİSİ 1. Cilt
Kitabından aynen alınmıştır.
Anonim