Arkadaşlar bu kış günü kahvede oturmuş kafadan maç yapıyorlarmış. Sağ olsunlar beni de çağırdılar, kıramadım onlara katıldım. O zaman hatırladım. Çocukluğumda bazen futbol oynamaya beni de çağırırlardı. Genelde kırıcıbek* oynardım.
Sobanın başına yanlarına oturdum. Daha ısınamadan maça girdim.
Koşamıyordum. Eşortman altını evde pijama niyetine giymekten bel lastiği gevşemiş, koşunca kıçımda durmuyor. Bu yüzden, bir elimle donumu tutuyorum.
Allah'tan futbol el ile değil ayak ile oynanıyor!. Yine de bir elinle donunu tutarken, futbolu ayakla oynamak bile zor.
Derken nasıl olduysa , kafalarda dönüp dolaşan top, birden benim ayağıma geldi.
Karşımda sobanın köşesinde büzülüp oturan biri ile göz göze gelince, tutup bana gönderdiği pası sol ayağımın üzerinden aşırtarak, göbeğimin yumuşak altıyla önüme, koşu yoluma döndürdüm ve topun arkasından çoktan terkedip gittiği boşluğa yuhalama sesleri eşliğinde öyle bir tekme savurdum ki...
aniden değişen ağırlık merkezim, kaygan zeminde yegane dayanağım kalan sol ayağımı da kaydırıp, kaidemi kıç üstü yere serince, az önce beni yuhalayanların bundan çok memnun oldukları alaycı sırıtışlarından anlaşılıyordu.
Kahveci çayları getirince maç bitti ve mevzu da pampişlerle cicişlere kaydı.
yazan kemal aslan